Temizlik işlemleri sadece gözle görülebilen kirlerin ortamdan uzaklaştırılmasına yönelik olmamalıdır.
Süt sığırcılığı yapılan bir işletmede, hastalıkların önüne geçmek ve hayvanlardan sağlıklı ürün alabilmek için; temizlik ve dezenfeksiyon kurallarına tam anlamıyla uymak gerekir. Ahırda temizlik ve dezenfeksiyon kurallarına uyulmaması; çeşitli hastalıklara davetiye çıkaracağı gibi sütün kalitesinin düşmesine de neden olacaktır.
Kaliteli Süt Üretebilmek İçin Gerekli Şartlar:
Ahırlarda, çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek için barınak, zemin özelikleri, kullanılan yataklık, su kaynakları, revir bölümü, doğumhane, süt tankı ve sağım işlemi ile gübrelikler önem arz etmektedir.
Yem siloları ve depoları tamamen kapalı olmalı, evcil hayvan ve yabani kuşların girmesi engellenmelidir. Yem depoları, silolar ve yemleme araçları düzenli olarak temizlenip dezenfekte edilmelidir. Son ilaçlama ile ürün tüketimi arasında geçmesi gereken sürenin en az 15 gün olmasına mutlaka dikkat edilmelidir.
Sağım kurallarına ve sağım hijyenine dikkat edilmediği takdirde, süt insanlar için bir hastalık kaynağı olabilir. Sadece ineğin memesinin temizliği, sağım hijyeniiçin yeterli değildir. Sağım yapılan kovaların temizliği ile sağım makinelerinin temizliği ve sağıcıların sağlıklı olmaları da önemlidir. Sütten insanlara hastalık bulaşmaması için hayvanların yanı sıra bakıcıların ve sağıcılarında sağlıklı olmaları ve kontrollerinin yapılmış olması gerekmektedir.
Sağım makinelerinin hijyeni, süt kalitesiyle doğru orantılıdır. Süt borularında kalan süt taşları, madde kalıntıları sütün yapısını ve kalitesini bozmaktadır. Bu nedenle sağım sistemi dezenfektanlarının çok dikkatli ve talimatlara uyularak kullanılması büyük önem taşımaktadır.Yöntemine uygun olarak yapılmayan temizlik ve dezenfeksiyon işlemleri sonucunda, gözle görülmeyen mikroskobik canlılar, ortamda bulunan yağ, protein gibi besin öğelerini kullanarak hızla çoğalmaya başlarlar. Bu nedenle temizlik işlemleri sadece gözle görülebilen kirlerin ortamdan uzaklaştırılmasına yönelik olmamalı, mikrobiyal kirlenmeyi ortadan kaldırmak üzere dezenfeksiyon ağırlıklı temizlik yapılmalıdır.
Değerli Yetiştiriciler,
İneğinizin doğumuna yakın bir zamanda, “Geçiş Dönemi” yemlemesine başlamalısınız. Bu dönemde, öncelikle ineği, doğumdan sonra vereceğiniz yeme alıştırmalısınız. Bol ve kaliteli kaba yem verilmekle birlikte, yonca ve silajdan kaçınmanız gerekir. Kuru çayır otu veya diğer kuru otları tercih etmelisiniz.
Kuru dönemde, ineğinizi şişmanlatmamaya gereken özeni göstermelisiniz. Çünkü şişman bir ineğin doğuma hazırlanması, başta güç doğum olmak üzere, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Ayrıca; doğum sonrası karaciğer yağlanması, ketozis, eşin atılamaması gibi problemlerle karşılaşılması ihtimali oldukça yüksektir. Yine bu dönemde gerekli aşılar yapılmalı, parazit mücadeleleri ihmal edilmemelidir.
Doğumu yakınlaşan ineği, diğer ineklerden ayrı, temiz, kuru, ışıklandırılmış, suya ulaşımı kolay ve geniş bir bölmeye almalısınız. Doğuma bir hafta kala veya doğumdan 2 – 8 gün önce yüksek dozda D3 vitamini enjekte etmelisiniz. Böylece; doğum sonrası olabilecek gizli ve klinik hipokalsemileri önlemiş olursunuz.
Doğum bölmesinin geniş olması, ineğin bu bölmede serbest olarak bırakılması, kolay doğum yönünden çok yararlı olacaktır. İneklere ıkınmaları, sancılanmaları için yer ve zaman verdiğinizde, doğum daha kolay ve kendiliğinden gerçekleşebilecektir. Gereksiz ve erken müdahalelerden kaçınmalısınız. Yapmış olduğunuz gözlem sonucu müdahalenin gerekli olduğuna karar verdiğinizde; temiz ellerle, temiz malzemeyle, eldiven kullanarak müdahale etmeniz gerektiğini aklınızdan çıkarmamalısınız.
Doğum Öncesi Aşılar
Programa uygun şekilde anneyi kuru dönemde aşıladığınız takdirde, doğan yavrunun septisemi ve ishalden ölmemesini önemli ölçüde sağlamış olacaksınız. Kuru dönemde anneye yapılacak aşılar sayesinde ağız sütüyle yavruya koruyucu maddeler aktarılacağını da unutmamalısınız. Buzağı doğar doğmaz göbek kordonunu dezenfekte etmeli ayrıca soluk almasına yardımcı olmalısınız. Hemen bir antiserum uygulamak suretiyle, buzağıyı korumaya almış olursunuz. Ağız sütünün içirilmesine dikkat etmelisiniz.
Buzağınızın ağız sütü alıp almadığından emin olmanızın en etkili yolu biberonla içirmektir. Buzağıyı annesinden ayırarak, kuru, temiz bir yere alarak, ağız sütünü içmesini sağlamalısınız. Eğer içmiyorsa sabırlı olun. Gerekli olursa sonda ile midesine verin. Her ne şekilde olursa olsun ağız sütünü almasına dikkat edin. İlk 2 saat içinde en az 2 litre içirdiğiniz ağız sütünü ilk 12 saat içerisinde en az 6 litreye tamamlayın. Anneden buzağıya ağız sütü dışında koruyucu madde aktarmanın başka bir yolu yoktur. Buzağı bakımında temiz ve kuru barınak konusunda gereken özeni göstermelisiniz.
Soğuk ve rüzgarlı havalarda inekler, kendilerini sıcak tutacak ekstra yeme ihtiyaç duyar.
Bereketli bir yaz döneminden sonra Anadolu’muzun her köşesinden önce annelerimizin her sene olduğu gibi bu senede renkli kışa hazırlık görüntülerine şahit olduk. Ve sonunda kış yavaş yavaş kapımızı çalmaya başladı. Tabi mutfağımızdaki bu hazırlık görüntüleri üretimimize de yansımaktadır. Anadolu insanındaki merhameti her alanda görmek mümkündür, öyle ki bu merhametten olsa gerek bazı üreticilerimiz ahırlarını kışın kontrolsüz bir şekilde tamamen kapatmaktadır. Bizde bu ay ki yazımızda yaklaşan kış mevsiminde yetiştiricimizin hayvanlarına zarar görmeden ve daha kazançlı bir şekilde bu dönemi nasıl atlatabilir bunu kaleme almak istedik.
Kışa girdiklerinde hayvanların bulunduğu koşulları yakından takip etmek gereklidir. Eğer bazıları kilo kaybetmeye başlarsa hava soğuduğunda ot miktarı artırılmış bir besleme ile bunu düzeltme şansı için yeterli zaman olacaktır. Eğer hava soğuk ve rüzgarlıysa, inekler kendilerini sıcak tutacak ekstra yeme ihtiyaç duyacaklardır. Hava rüzgarlıyken hayvanlar otlakta gezinmek yerine sabit bir noktada kalacak veya rüzgardan korunmak için kendilerine korunak olarak belirledikleri yapıların arkasında duracaktır. Aslında hayvana zarar veren soğuk havadan ziyade cereyan olarak da bilinen hava akımıdır. Otlar yemeye uygun bile olsa, gün içinde hava ısınana kadar otlamayabilirler. Bu sorun, günün erken saatlerinde ot veya ilave besinler verip onları otlakta gezinmeye yönlendirerek çözülebilir. Bir inek soğuk havada ısısını korumak için daha fazla enerji harcamak amacıyla daha fazla ot ve saman gibi kaba yeme ihtiyaç duyar, eğer yeterli yem yoksa ısıyı sağlamak için vücut yağlarından faydalanacaktır. Kaba yemdeki artış (ot veya saman bile) ısıyı yükseltecek ve hayvanı sıcak tutacaktır. Yüksek kalitede yonca kuru otu protein, kalsiyum, A vitamini ve diğer önemli besin maddelerini sağlayabilir ancak soğuk havada ısı için yeterli gelmeyebilir. Yonca tek başına ineği soğukta koruyamaz. Yonca lezzetli bir yem olduğu için inekler onu çok çabuk şekilde yiyerek parçalara ayıracak ve kilo kaybedecektir. Süt verim (Laktasyon) dönemindeki ineklere yonca ve kuru otu karışım halinde vermek, yoncayı sade olarak vermeye oranla daha ideal bir besleme olacaktır. Böylelikle hayvan yoncayla beraber diğer kuru yemi de lezzetle yiyecektir. Tüy ve yağ soğuğa karşı iyi bir yalıtım sağlar. Dolaysıyla yaşlı hayvanların vücunda genç hayvanlara göre yağ oranı daha fazla olduğu için yaşlı hayvanlar soğuktan daha az etkilenir. Yazlık bir tüy yapısı ile tipik bir sığır sıcaklık düştüğünde üşüyebilir ancak kalın bir tüy katmanı ile çok düşük sıcaklıklarda bile kendini sıcak tutabilecektir.
Aslında sıcak hava soğuk havaya oranla hayvanı daha çok strese sokar ve süt veriminde ciddi azalmalara neden olur. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde yapılan bir araştırmada eksi 15 C derece de hayvanların süt veriminde yüzde 5 oranında bir artış gözlenmektedir. Şunu açıkça ifade etmek isterim ki tabi bu yapılan araştırmada en önemli unsur yem kalitesi olmaktadır. Soğuğa, vücut ısısını artırmak için metabolik hızını da artırmak yolu ile uyum sağlayabilir ancak bu aldığı besin maddesi miktarının artışı anlamına gelecektir. Dolaysıyla soğuk her zaman için sığırcılıkta bir dezavantaj değil aksine avantaja dönüştürülebilir. Tekrar ifade etmek isterim önemli olan kaliteli kaba yem vererek ve cereyan faktöründe koruyarak verim artışına bile yol açabilir.
BESLEMESİ VE TEDAVİSİ
Kuru dönem, süt ineklerinde meme sağlığı açısından oldukça kritik bir öneme sahiptir. Doğumdan sonra ortalama üç yüz – üç yüz beş gün süren süt verim döneminden sonra kuruya çıkartılması gerekir. Bunda amaç; bir sonraki doğum ve süt verimi için kendini yenilemesi ve hazır hale gelmesidir. Bu dönemde hayvanlar, doğumdan sonra ihtiyaç duyacakları birtakım enerji ve vitamin depolar.
Kuru Dönem Beslemesi
Kuru dönemde hayvanların yağlanması, doğumdan sonra bazı metabolik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olacağından, kuruya çıkartılan hayvanların beslenmesine çok dikkat etmek gerekir. Kuru dönemim başlarında hayvanlara, yağlanmalarını önlemek amacıyla, enerji bakımından zengin konsantre yemler yerine, sadece vücut ihtiyaçlarını karşılayacak kaliteli kaba yem verilmelidir. Kuru dönemin sonlarında ise, memede ağız sütü yapımı başlar ve yavru gelişimi hızlanır. Buna bağlı olarak, ineğin ihtiyaç duyduğu enerji ve protein miktarında önemli bir artış meydana gelmektedir. Doğuma 15 günlük bir süre kaldığında, ineklerin rasyonlarındaki enerji miktarını artıracak yemler verilmesi yararlı olacaktır.
Kuru Dönem Süresi
Sütçü ineklerde, kuru dönem süresi 45 ila 60 gün olmalıdır. Kuru dönem süresi 45 günden az olan ya da kuruya çıkartılmayan hayvanlarda, doğumdan sonra, laktasyon döneminde, önemli oranda süt verimi kaybı ortaya çıkmaktadır. Sütçü ineklerin kuru dönem süresini, 60 günden fazla tutmak ise laktasyon döneminde süt artışında herhangi bir fayda sağlamayacaktır.
Kuruya çıkartılan her inekler, kuru temiz ve her türlü stres faktörlerinden uzak bir ortamda tutulmalıdır. Rasyonlarına vitamin E, Selenyum katmak, hayvanların vücut savunma sistemlerini artıracağından, oluşabilecek mastitislerin de önüne geçilmiş olur.
Kuruya çıkan bazı süt ineklerinde, aniden sütten kesme döneminde, artan meme içi basıncından dolayı süt sızdırması olabilir. Bu tür hayvanların mastitise yakalanma ihtimali oldukça yüksektir. Bunu önlemek için; meme içi antibiyotiklerin dışında, meme başı kanalını tıkaç gibi kapatan maddeler kullanmak yararlı olacaktır. Kuru dönem sırasında hayvanlar, temiz, bol altlıklı ve dezenfekte edilmiş bölmelerde tutulmadığı takdirde, mastitise yakalanmaları kaçınılmazdır.
Kuru Dönem Tedavisi
Laktasyon döneminde şekillenmiş ancak tedavisinin zor olduğu düşünülen mastitisleri sağaltmak ve bu dönemde meme içinde şekillenebilecek enfeksiyonları önlemek amacıyla; kuruya çıkartılan ineklerde mutlaka kuru dönem tedavisi uygulanmalıdır. Kuru dönem tedavisinin, kuruya çıkarılacak her ineğe yapılması gerekir. Bu dönemde yaygın olan hastalık riskini önlemek amacıyla, problemli olsun ya da olmasın; her ineğin dört meme loblarına antibiyotik preparatları verilmelidir.
Yetiştiriciler arasında, “Düveler sağılmadığı için memesinde mastitis olmaz” diye yanlış bir düşünce vardır. Oysa düvelerde bile sıklıkla mastitis görülebilmektedir. Dünyada yapılan araştırmalar sonucu, doğum öncesi düvelerin, büyük bir çoğunluğunda, en az bir memenin mastitisli olduğu görülmüştür.
Düvelerde Mastitis Görülmesinin Nedenleri
Hiç doğum yapmamış ve sağılmamış düvelerde mastitis görülmesinin en önemli nedeni; mastitisli memenin buzağıya emzirilmesi ya da mastitisli sütün buzağıya içirilmesidir. Bu durum, mikropların buzağının ağız florasına yapışmasına yol açar. Buzağılardaki birbirlerini emme alışkanlığından dolayı, ağızlarına mastitis mikrobu taşıyan buzağılar, hastalığı diğer buzağıların memelerine de bulaştırmaktadır. Bu nedenle; buzağılar, mastitisli süt ve memeden uzak tutulmalı ve bir arada barındırılmamalıdır.
Yetiştiriciler, işletmelerinde mastitis sorunu ile karşılaşmamak ya da bu sorunu asgariye indirmek için altlık materyaline önem vermelidir. Çünkü altlıklar, hayvanların kuru kalmasını sağlar. Altlık bulunmayan işletmelerde, idrar veya dışkı yolu ile birçok mikrop memenin içine girmek suretiyle mastitise neden olmaktadır.
Dikkat Edilecek Hususlar
Sağımdan önce sağım makinelerinin temizliğine önem verilmeli, memeler mikrop öldürücü sulara daldırılmalıdır. Memeler, tek kullanımlık kâğıt havlu ile kurulanmalı ya da her inek için ayrı bir bez kullanılmalıdır. Memelerin temizlenmesi sırasında mutlaka eldiven kullanılmalıdır. Sağımdan sonra etkili memeler bir antiseptiğe daldırılmalıdır.
Yapılan araştırmalar, işletme giderlerinin ortalama yüzde otuz sekizi mastitislerden kaynaklanmaktadır. Mastitisler, işletmelerde süt verimini, kalitesini ve işletmenin ekonomisini önemli oranda etkileyen bir hastalıktır. Bunun için maksimum düzeyde korunma önlemleri alınmalı ve titizlikle uygulanmalıdır. Mastitisli olan ve tedaviye yanıt vermeyen hayvanların kesilmesi en ekonomik yoldur.